
Eşinizin mal kaçırmasını (örneğin mal varlığını gizlemesi, satması veya başkalarının üzerine geçirmesi gibi işlemler) engellemek istiyorsanız ihtimallere göre hareket etmek gerekecektir.
İlk çözüm, aile konutu şerhidir;
Eğer oturulan konut eşiniz üzerine kayıtlı ve burayı aile konutu olarak kullanmakta iseniz, bu taşınmazın el değiştirmesini önlemek adına en kolay çözüm, aile konutu şerhidir. Aile konutu şerhi, eşlerden biri adına kayıtlı olan evin tapusuna konularak, diğer eşin rızası olmadan bu taşınmazın satılması, devredilmesi, ipotek verilmesi veya kiralanması gibi işlemlerin yapılamamasını sağlayan hukuki bir güvencedir.
Böylece tapu adına kayıtlı olan eş;
-Aile konutu olan taşınmazı habersizce başkasına satamaz, devredemez, ipotek ettiremez.
-Şerh konulduktan sonra tapu üzerinde herhangi bir işlem yapılabilmesi için diğer eşin açık rızası gerekir.
-Mal kaçırmaya karşı etkili bir koruma sağlar.
Aile konutu şerhi E-devlet ya da tapu müdürlüklerinden diğer eşin rızası olmaksızın gerçekleştirilebilmektedir.
İkinci çözüm tasarruf yetkisinin sınırlandırılmasıdır;
Eğer malvarlığı üzerine kayıtlı olan eş ile boşanma düşünülmüyorsa tasarruf yetkisinin sınırlandırılması düşünülebilir. Bunun için Aile Mahkemesinde tasarruf yetkisinin sınırlandırılması davası açılacaktır.
TMK madde 199/1 düzenlemesi; “Ailenin ekonomik varlığının korunması veya evlilik birliğinden doğan malî bir yükümlülüğün yerine getirilmesi gerektirdiği ölçüde, eşlerden birinin istemi üzerine hâkim, belirleyeceği malvarlığı değerleriyle ilgili tasarrufların ancak onun rızasıyla yapılabileceğine karar verebilir. Hâkim bu durumda gerekli önlemleri alır.” şeklindedir ve diğer eşin daha doğrusu aile birliğinin korunmasına yöneliktir. (“…Amaç evlilik birliğini ve eşlerin ekonomik geleceğini güvence altına almaktır…”; Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/21131 E 2017/12499 K).
Tasarruf yetkisinin sınırlanabilmesi için Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2024/4518 E 2024/8814 K sayılı kararında belirtildiği üzere ailenin ekonomik varlığının tehlikede olduğunun veya evlilik birliğinden doğan malî bir yükümlülüğün yerine getirilmesinin gerektiğinin ispatlanması ve sınırlamanın ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olan ölçüde yapılması gerekmektedir.
Bu düzenleme ile yasa, tasarruf yetkisinin sınırlanmasına iki halde gidilebileceğini öngörmüştür. Bunlardan birincisi sınırlanmayı ailenin ekonomik varlığının korunması gerekli kılmalı, ikincisi ise evlilik birliğinden doğan mali bir yükümlülüğün yerine getirilmesinin bunu gerektirmesidir. Her iki halde de yasa, sınırlanmanın ölçülü olmasını aramıştır. Ölçülülük, sınırlanma ile ulaşılmak istenen amaç bakımından sınırlanmanın gerekli ve orantılı olmasını gerekli kılar.
Üçüncü seçenek ihtiyati tedbirdir;
Eğer eşler arasında artık evlililiğin devamında menfaat kalmadıysa, boşanma sürecine girilmesinde ve buna bağlı olarak boşanma/mal rejiminin tasfiyesi davası açıldığında başvurulacak yöntem olarak ihtiyati tedbir gündeme gelecektir.
Ancak burada iki önemli husus mevcuttur. İlki üzerine tedbir konulması istenilen malvarlığı dava konusu edilmelidir. Nitekim Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2013/26233 E 2014/188 K sayılı kararı doğrultusunda; boşanma veya ayrılık davası açılınca alınabilecek tedbirler Türk Medeni Kanununun 169. maddesinde gösterilmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanununa göre uyuşmazlık konusu hakkında tedbir kararı verilebilir (HMK. madde 389/1).Boşanma davasındaki boşanmaya karar verilmesi halinde hükmedilmesi mümkün olan boşanmaya bağlı ikincil nitelikteki tazminat ve nafaka haklarının elde edilmesini temin etmek için de olsa dava konusu olmayan taşınmazlar üzerine tedbir konulamaz. İkinci olarak ise eşin davasında tedbir taleplerini açıkça talep etmesi ve mal kaçırmaya dair delillerini açıklaması gerekecektir.
Yargıtay kararları için; https://karararama.yargitay.gov.tr/